Bursa boşanma avukatı

Velayeti̇n Ana Ve Babanın Velâyet Görevi̇ni̇ Gereği̇ Gi̇bi̇ Yeri̇ne Geti̇rememesi̇ Sebebi̇yle Kaldırılması Davası

Çocuğun velayet hukukuna göre korunmasında nitelikli önlemlerin en şiddetlisi/genişi velayetin kaldırılması (TMK.m.348) olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Ana ve babanın velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesi diğer koşulları da varsa velâyetin kaldırılmasına sebebiyet verir. Velâyetin kaldırılmasına karar verebilmek için ana ya da babanın velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesi çocuğun temsil edilmesinde güçlük yaratmalıdır. Diğer bir ifadeyle velâyet görevini gereği gibi yerine getirememe aynı zamanda çocukla ilgili gereken kararların alınmasını da engellemelidir. Aile mahkemesi tarafından ana ve babanın velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesi hallerinde velayetin kaldırılmasına karar verilebilmesi için çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılıyor olması gereklidir.

Aile mahkemesi tarafından verilecek kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar. Velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesi sebebiyle velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Bağımsız olarak açılan velayete ilişkin dava ve işlerde basit yargılama usulü uygulanır.

Temsil kayyımı atanabilmesi için TMK m.426 hükrnünde tahdidi olarak sayılan üç sebepten birisinin varlığı şarttır. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz;

  1. Ergin kişi ivedi işini kendisi göremiyor ya da temsilci atayamıyorsa,
  2. Yasal temsilcinin menfaatiyle küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
  3. Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine engel varsa.

Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu son kararlarında velayetin kaldırılması davalarında dava konusu çocuğun bir temsil kayyımı ile temsil edilmesini gerekli görmektedir.

Daha detaylı bilgi almak için Bursa Aile Hukuku Avukatı sayfamızı inceleyerek, yardım alabilirsiniz.

boşanma hukuku

Boşanma Hukuku

Eşler arasında kurulmuş evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sona erdirilmesine boşanma denir. Hukukumuzda boşanmaya ilişkin hükümler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 161. Maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Boşanma davalarında sıklıkla uygulama alanı bulan bir başka kanunda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanundur. Boşanma sadece kanunda öngörülen sebeplerin varlığı halinde açılacak dava ve hakim kararıyla mümkündür. Mevcut hukuk sistemimizde nüfus müdürlüğü gibi idari makamların boşanmaya ilişkin bir karar vermeleri mümkün değildir. Boşanma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı olan bir haktır. Bu nedenle davayı ancak eşler açabilir fakat çok istisnai hallerde yasal temsilcinin de boşanma davası açtığı durumlar olabilmektedir.

Türk Medeni Kanununda boşanma sebepleri belirtilmiş ancak kendi içinde bir gruplandırma yapılmamıştır. Söz konusu boşanma sebepleri çok çeşitli gruplandırmalara tabi tutularak inceleme konusu yapılabilmektedir. Bu gruplandırmalardan biri boşanmanın özel sebepleri ve genel sebepleridir. TMK’da yer alan; Zina, Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, Terk, Akıl hastalığı şeklinde düzenlenen boşanma sebepleri, özel boşanma sebepleridir. Bunun yanı sıra evlilik birliğinin sarsılması genel boşanma sebebidir.

Özel boşanma sebeplerinin ihtiyacı karşılamaya yetmeyeceğini düşünen kanun koyucu, bunların yanında bir de genel boşanma sebebine yer vermiştir. Türk Medeni Kanunun 166. Maddesi genel boşanma sebebini üç grup altında toplamıştır. Buna göre; evlilik birliğinin sarsılması, eşlerin boşanma hususunda anlaşmaları ve ortak hayatın kurulamaması şeklinde düzenlenmiştir. Evlilik birliğinin sarsılması sonucu dava açılabilmesi kanunda bazı koşulların varlığına bağlanmıştır. Buna göre; evlilik birliği temelinden sarsılmış olmalıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğunun kabul edilmesi için, eşler arasında önemli fikir ve duygu ayrılığının bulunması aranır. Bu sarsılma sonucunda, eşlerden müşterek hayatı sürdürmelerinin beklenemez olması gerekir. Yine başka bir şartta davacının kusurunun daha ağır olduğu itirazının yapılmamış olması veya bu itirazın reddedilmiş olmasıdır. Anlaşılacağı üzere TMK’nın 166. Maddesine dayanılarak boşanma davasını açacak eşin, diğer eşten daha az kusurlu olması aranır.

Türk Medeni Kanunun 166. Maddesi eşlerin anlaşarak boşanabilmelerini öngörmüştür. Uygulamada anlaşmalı boşanma şeklinde tabir edilen bu genel boşanma sebebinde, eşler; boşanmanın sonuçları konusunda karşılıklı anlaşarak bir protokol imzalayıp hakimin huzurunda boşanmak istediklerini beyan ederler. Bu boşanma sebebinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması kesin bir karine olarak kabul edilmiş dolayısıyla hakime aksinin geçerli olup olmadığını araştırma yetkisi verilmemiştir. Ancak anlaşmalı boşanmanın da kanunda öngörülmüş birtakım şartları vardır. Buna göre; evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır. Boşanmak için eşler birlikte başvurmalıdır veya bir eş diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir. Boşanma kararı verebilmek için hakim, bizzat tarafları dinlemek zorundadır. Hakim tarafların iradelerini serbestçe verdiklerine kanaat getirmelidir. Taraflar, boşanmanın mali sonuçları ile varsa çocukların durumu hakkında anlaşmış olmalı ve hakim bu düzenlemeyi uygun bulmalıdır. Taraflar anlaşmalı boşanma hususuna karar verdikten sonra, özellikle boşanmanın mali sonuçları ve çocukların velayeti hususunda ileride herhangi bir hak kaybına uğramamak için boşanma alanında uzman bir avukat desteği ile boşanma protokolü hazırlamalıdırlar.

Boşanma davasının açılması üzerine, eşlerin ve çocukların bu durumdan zarar görmeleri muhtemeldir. Bu sebeple gerekli tedbirlerin hakim tarafından alınması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunun 169. Maddesine göre, hakim özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakımın ve korunmasına daire geçici tedbirleri kendiliğinden alır. Bu geçici tedbirlerin bazıları, eşler açısından tedbir nafakası, çocuk bakımından ise iştirak nafakasıdır. Hakim tedbir nafakasına hükmederken, boşanma davasını kimin açtığını, kimin kusurlu olduğunu göz önünde tutmaksızın, tarafların mali durumuna göre karar verir. Boşanma davası açıldıktan sonra ve dava devam ederken hakim ayrıca çocukla diğer eş arasındaki ilişkileri de düzenler.

Boşanma kararının verilmesi ile birlikte birtakım sonuçlar ortaya çıkar. Bu sonuçların bazıları kanun gereği kendiliğinden meydana gelirken bazıları ise talep üzerine ortaya çıkmaktadır. Boşanma kararı ile birlikte talep olmaksızın ortaya çıkan sonuçlardan biri mal rejimine ilişkindir. Kanundaki düzenlemeye göre; boşanma ile birlikte mal rejiminin tasfiyesine gidilir. Önemle belirtmek gerekirse, mal rejimine ilişkin talepler boşanma dava dilekçesi ile değil ayrı bir dava konusu yapılarak talep edilmelidir. Hukukumuzda yasal mal rejimi 01.01.2002 tarihinden itibaren edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu mal rejimine göre; eşlerin evlilik birliği içerisinde edindikleri mallara diğer eş ortaktır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Tasfiye halinde eşlerin kişiler malları ve edinilmiş olan malları ayrılarak gerekli hesaplamalar yapılmaktadır. Bu konuya ilişkin önemli olan bir başka hususta 01.01.2002 tarihinden önce alınan mallarda söz konusu tarihlerde yürürlükte olan yasaya göre, mal ayrılığı rejiminin uygulanacak olmasıdır. Bu sebeple boşanmayla birlikte mal rejimi davası açılacaksa sorgulanması gereken en önemli konulardan biri evlilik birliği içerisinde alınan malların hangi tarihlerde alındığı hususudur. Boşanma kararı ile birlikte hakimin re’sen düzenleyeceği bir başka hususta çocukların durumu ve ana baba ile ilişkilerinin düzenlenmesidir. Hakim kendiliğinden çocukların velayetinin kime ait olacağını düzenler. Velayete ilişkin düzenlemelerde göz önünde tutulan tek ölçü, çocuğun menfaatidir. Ana babanın menfaati ikinci planda kalır. Çocuk kendisine verilmeyen taraf, gücü oranında çocuğa nafaka verir. Buna iştirak nafakası denir. Zaman içinde hakimin aldığı tedbirlerin yeni olaylar karşısında değiştirilmesi gerekiyor ise hakim talep üzerine önceki tedbirleri değiştirebilir.

Boşanma kararının verilmesi sonucunda hakim talep üzerine, maddi tazminata, manevi tazminata ve nafakaya hükmedebilir. Maddi tazminat talep edebilmek için kanunda öngörülen şartların varlığı aranır. Buna göre; boşanmada kusuru daha az olan taraf maddi tazminat talebinde bulunabilir. Tazminat isteyenin boşanma yüzünden bir zarara uğraması gerekir. Ayrıca tazminat ödeyecek taraf, kusurlu olmalıdır. Söz konusu şartlar gerçekleştiği takdirde daha az kusurlu olan eş maddi tazminat talep edebilir. Yine kişilik hakları saldırıya uğrayan eşler manevi tazminat talebinde bulunabilirler. Boşanma davasının bir başka mali sonucu ve yine talep üzerine takdir edilen husus yoksulluk nafakasıdır. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, yoksulluk nafakası talep edebilir. Yoksulluk nafakası talep edebilmek için kanunda belirlenen şu şartların gerçekleşmesi gerekir; nafaka talep eden, diğer taraftan daha az kusuru olmalıdır. Buradan anlaşılacağı üzere nafaka ödeyecek taraf, kusursuz da olsa, koşulları varsa nafaka ödemeye mahkum edilebilir. Bir diğer şart ise nafaka talep eden tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesidir.

Görüldüğü üzere boşanma sadece evlilik birliğinin sona ermesi bakımından sonuçlar doğuran bir kurum değildir. Boşanmanın mali sonuçlarından, çocukların velayetine kadar çeşitli sonuçları vardır. Evlilik birliğinin dağılmasının yıkıcı etkisiyle doğru kararlar ve doğru taleplerde bulunamayan eşler daha sonrasında çeşitli sıkıntılar yaşama ihtimali ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle boşanma konusunda uzman bir avukattan destek alınarak davanın açılması ve sonrasında takibinin yapılması çok daha sağlıklı ve tarafların menfaatine olacak sonuçlar doğurmaktadır.

vergi kaçakçılığı ve sahte fatura suçları

Vergi Kaçakçılık Suçları ve Davaları (Naylon Fatura Suçları)

Vergi hukukunda vergiden kaçınmak amacıyla defter belge ibraz etmemek, gerçeğe aykırı belge düzenlemek ve gerçeğe aykırı düzenlenmiş olan belgeyi kullanmanın parasal ceza dışında hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Gerçekte var olmayan yada gerçeği tam olarak yansıtmayan faturalar halk arasında naylon fatura olarak nitelendirilmektedir.

Vergi kaçaklığı suçları Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde Kaçakçılık Suçları ve Cezaları başlığıyla belirlenmiştir.

Kaçakçılık Suçları ve Cezaları

Madde 359

a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,

Hakkında on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.

VUK 359. Maddesinin a bendinde öncelikli olarak tutulması zorunlu olarak defter ve belgeleri usulüne uygun tutmayan, gerçeğe aykırı defter tutan yada tutulan kayıt ve belgeleri tahrif eden, gizleyen yada gerçeğe aykırı belge düzenleyen kişilerin on sekiz aydan beş yıla kadar cezalandırılacağı öngörülmüştür. Ayrıca vergi incelemesine yetkili kimselerin – bu kimseler çoğunlukla vergi müfettişleri olmaktadır – talebine rağmen defter ve belgeleri ibraz etmemekte gizleme olarak sayılmış ve aynı şekilde on sekiz aydan beş yıla kadar cezalandırılacağı kararlaştırılmıştır.

b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.

VUK 359. Maddesinin b bendinde ise naylon fatura olarak kabul edilen vergi hukukuna ilişkin yargılamaların büyük çoğunluğunu oluşturan sahte belge düzenleme ve kullanma suçu düzenlenmiştir. Burada defter ve belgeleri yok edenler, defter sayfalarını eksilterek yerine yeni sayfa koyanlar ile belgeyi kısmen yada tamamen sahte olarak düzenleyen kişiler ile bunları kullananların üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirlenmiştir.

Burada kanun koyucu sahte belgeyi düzenleyenlerle birlikte sahte belgeyi kullananlarında cezalandırılacağını belirleyerek vergi kaçakçılığını önüne geçmek istemiştir. Ancak sahte belge kullanma suçunda düzenlemeden farklı olarak belgeyi kullanan kişinin söz konusu belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekmektedir. Kullanılan belgenin sahte olduğunu bilmeden kullanan kişide suç işleme iradesi mevcut olmadığından cezalandırılması mümkün olmayacaktır.

Bu maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirilir.

Tarh edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir.

Yukarıdaki fıkralarda belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır.

Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.

Vergi Usul Kanununda 08.04.2022 tarihinde değişiklik yapılmadan önce sahtecilik yapılan her bir yıl için ayrı ceza verilmekte, aylar bakımından ise zincirleme suç hükümleri uygulanmaktaydı. Ancak 08.04.2022 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanarak tek ceza verilecektir. Yine yeni yasal düzenleme ile birlikte vergi suçlarında etkin pişmanlıktan yararlanma yolu açılmıştır. Buna göre ; tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirileceği öngörülmüştür.

Vergi Cezaları normal ceza hukukuyla birlikte vergi hukukunu da içinde barındırdığından vergi hukuku ve ceza hukukunda uzman bir avukattan yardım almanızda fayda vardır. Zira çoğu varsayıma dayalı hazırlanan vergi suçu raporuna istinaden ciddi cezalarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

ncmec

NCMEC Raporu ve Çocuk Pornografisine İlişkin Yargılamalar

Türk Ceza Kanununun 226. maddesinde müstehcenlik başlığı altında hem müstehcenlik suçu hem de çocuk pornografisine ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Kanun metni okunduğunu ana temasının çocukların korunması olduğu görülmektedir. Çocuklara müstehcen görüntülerin izletilmesi, müstehcen görüntülerde çocukları kullanmanın yada çocukların kullanıldığı görüntülerle ilgili tasarrufta bulunmanın cezalandırılacağı ve ceza miktarı açık şekilde yazılmıştır.

TCK ‘nın 226. Maddesinin 3. Bendinde müstehcen görüntülerde çocukların kullanılması yada çocukların kullanıldığı görüntülerle ilgili tasarrufta bulunmak açıkça belirtilmiştir. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu tarz dosyalarda savunma yaparken bir ceza avukatından destek almanız faydalı olacağını önemle belirtmek isteriz. Zira konu içerisinde bilişim sistemlerini de barındıran bir konu olduğu gibi bu alanda bilgi birikimi yüksek bir ceza avukatından destek alınmadığı takdirde olumsuz sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Çünkü şüpheli olarak siz bu suçu işlemeseniz bile bazen hatalı değerlendirmeler ile ceza verilmektedir.

Müstehcenlik halk arasında bilinen adıyla çocuk pornografisine ilişkin suçların büyük çoğunluğunu NCMEC (NATİONAL CENTER FOR MİSSİNG AND EXPLOİTED CHİLDREN) raporları oluşturmaktadır. ABD merkezli türkçesi Ulusal Kayıp ve İstismara Uğramış Çocuklar Merkezi olan birimden ilgili ülkenin kolluk birimine gönderilen rapora istinaden soruşturma başlatılmaktadır.
Hakkınızda NCMEC raporuna istinaden soruşturma başlatıldıktan sonra kolluk birimi tarafından ifadeniz alınmaktadır. İfade alınması sırasında uzman bir ceza avukatından destek almanız soruşturmanın ve yargılamanın geleceği açısından önem arz etmektedir. Zira yukarıda da değindiğimiz üzere spesifik bir konu olması nedeniyle yargılama yapan makamların bile bu konu hakkında uzmanlıkları olmamaktadır.

Soruşturma aşamasında inceleme yapan savcılık sizin suç işlemiş olabileceğiniz kanaatine ulaşırsa hakkınızda dava açılması için iddianame düzenler ve görevli olan Asliye Ceza Mahkemesine gönderir. Asliye Ceza Mahkemesi iddianamenin eksiksiz olduğu kanısına varırsa davayı açar ve kovuşturma aşamasına geçilmiş olur. Kovuşturma aşamasında mahkemeler çoğunlukla yargılamaya konu görsel yada yazının 18 yaşından küçük çocuklarla ilgili olup olmadığının tespiti için Muzır Neşriyat raporu aldırır. Ancak sizin ceza almanız yada beraat etmeniz sadece bu rapora bağlı değildir. Sizin ve alanında uzman bir ceza avukatınızın yapacağı savunma, dosyadan ve kurumlardan isteneceği yazılar yada alınacak uzman görüşleri sizin hakkınızda verilecek kararlarda etkili olacaktır.

Kişiler suç işlediğini düşünmezken şaka amacıyla birbirlerine gönderdikleri ve içeriğinde çocukların yer aldığı paylaşımlar nedeniyle yargılanmakta ve ceza almaktadırlar. Bu nedenle herhangi bir paylaşımda bulunurken içerisinde çocukların olmadığına özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

İş hukuku, en basit anlatımıyla işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıkları inceleyen özel hukuk dalıdır. Türkiye’de işverenler, işçiler arasındaki ilişkilerini genellikle profesyonel yürütmediği için işçinin işten çıkması veya çıkarılması halinde ortaya birçok hukuki sorun doğmaktadır. Bunlardan birisi de borca batık işverenin işçilerinin ücretini ödeyemez duruma gelmesidir. Böyle bir durumda ücret garanti fonu devreye girer. İşveren İŞKUR’a başvurması halinde ücret garanti fonu sayesinde işçilerin 3 aya kadarki ücreti ücret garanti fonundan karşılanmış olur. Bununla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak için buraya tıklayarak ilgili sayfamızdan bilgi alabilirler.

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

8 Eylül 1999’dan önce çalışmaya başlayanlar 3600 gün sigortalılık süresini doldurmuşsa emeklilik için yaş sınırını sağlamasa da Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan alacağı kıdem tazminatı alabilir yazısını işverene vererek istifa ederse kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. Eğer işveren böyle bir durumda kıdem tazminatı ödemeyi reddederse işçiye dava açma hakkı doğar. Kıdem tazminatının ödenmesi için işverene açılan bir davada alanında uzman bir iş hukuku avukatı dahil etmek işçiye avantaj sağlayacaktır.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

Mobbing, işçiye karşı işyerinde kötü niyetli bir şekilde belli bir kişiye psikolojik tacizce bulunmak ve aşağılayıcı tavırlarda bulunmaya denir. Genellikle işçiye kıdem tazminatı ödemek istemeyen işveren bu yolla işçiyi bezdirip işçinin kendisinin işten çıkmasına sebep olur.

Mobbinge uğrayan işçi haklı nedenle iş sözleşmesini feshedip şartları sağlaması halinde kıdem, ihbar (İşçi diğer sebeplerle haklı nedenle iş akdini sonlandırması halinde ihbar tazminatına hak kazanamaz.) ve ayrımcılık tazminatına hak kazanır. Bunların yanı sıra kişilik hakları zedelenmiş işçi işverene karşı manevi tazminat davası açabilir.

Mobbingte en önemli sorun ispat edilmesinin güç olmasıdır. Burada ispat yükü işçiye ait olup her türlü delille ispat edilebilir. İşçiyle beraber çalışmış iş arkadaşlarının mobbingle ilgili tanıklık yapması mobbingin kanıtlanması hususunda çok önemli yere sahiptir.

Mobbing kaynaklı işçi tarafından iş akdinin feshi durumunda yaşanabilecek hukuki anlaşmazlıkları çözmek veya dava yolu hukuki sürecin başlatılması için iş hukuku avukatından yardım almakta fayda vardır.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşe iade davasının işçi lehine tebliğ edilmesi halinde işçi, tebliğin kendisine yapılmasından itibaren işçi 10 iş günü içerisinde işe başlamak istediğini işverene veya vekiline bildirmelidir. İşveren ise bu bildirimden sonra işe daveti bizzat işçinin kendisine yapmalıdır. İşçinin avukatına yapılan işe davet tebliği geçersiz sayılır. Bu husus işverenler için gözden kaçtığı için işveren aleyhine olmaktadır. Bu yüzden işe davet bizzat işçiye yapılmalıdır.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

Eğer iş sözleşmesinde işçinin farklı yerlerde çalıştırılabileceği ile ilgili bir ibare yoksa işveren işçiyi iş tanımı dışında çalıştırmasında olduğu gibi bu işyeri değişikliğini işçiye yazılı bir şekilde bildirmesi gerekmektedir. İşçi 6 iş günü içinde olumlu veya olumsuz bu bildirime yanıt verir. İşçinin yanıt vermemesi durumunda işçi iş yeri değişikliğini kabul etmiş sayılır. İş yeri değişikliği sözleşmede yazsa bile işveren bu değişiklikte iyi niyetli olmalıdır. İşverenin iyi niyetli olup olmadığını somut olaya bakarak cevap vermek gerekmektedir. Örneğin işçinin çalıştığı birim kapatılmasından dolayı işçiyi evine daha yakın başka bir yerde çalıştırması işverenin iyi niyetli olduğunu gösterir. Bu durumda işçi haklı nedenle fesih yoluna giderse mahkeme işçi aleyhine karar verebilir. Çünkü somut olay işçi lehinedir. Bu sebeple işçi için herhangi bir menfaat kaybı olmayacaktır.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?

İşçinin İş Tanımı Dışında Çalıştırılması

Burada önemli olan işçinin çalışma şartlarında esaslı bir değişiklik olup olmadığıdır. Esaslı değişiklik değilse işveren tek taraflı olarak işçinin çalışma şartlarını değiştirebilir. Tabi burada somut olaya bakarak değiştirilen çalışma şartlarının esaslı mı değil mi bakmak gerektir. Eğer işveren işçinin çalışma şartlarında esaslı bir değişiklik yapmak istiyorsa yapmak istediği değişiklikle ilgili işçiye yazılı bildirimde bulunmak zorunda bulunmalıdır. İşçi de 6 iş günü içerisinde yazılı olarak değişikliği kabul etmelidir. İşçinin yazılı şekilde kabul etmeden verilen işi yapması kabul anlamına gelmemektedir. Bu yüzden kabul mutlaka yazılı olmalıdır. Türkiye’de ise genelde böyle bir yazılı onay almadan işçi çok farklı işler yapmaktadır. En sık karşımıza çıkan olayda işyerine muhasebeci olarak kişinin çay, kahve servisi, temizlik gibi iş tanımında olmayan işleri de yaptırılmasıdır. Böyle bir durumda eğer işçi bu farklı işleri yazılı olarak onaylamadıysa iş akdini haklı nedenle feshedebilir. Aynı şekilde işçinin bir belgesi veya tecrübesi ile çalıştığı birimin kapatılması sonucu işçiyi daha basit başka bir birimde çalıştırılmak zorunda bırakılması halinde de işçi iş akdini haklı nedenle feshedebilir.

Borca Batık İşveren Çalıştırdığı İşçilerin Ücretini Ödeme Yolu Var mıdır? (Ücret Garanti Fonu)

8 Eylül 1999’dan Önce Sigortalı Olanların Emekli Olunca Kıdem Tazminatı Alma Durumu

Mobbing Sebebiyle İşçi İş Akdini Haklı Nedenle Feshedebilir mi?

İşe İade Davasında İşverenin Dikkat Etmesi Gereken En Önemli Husus Nedir?

İşçinin Çalıştığı İşyeri Değişmesi Durumunda İşçi Haklı Nedenle Fesih Yapabilir mi?

Bir İşçi Günde En Fazla Kaç Saat Çalıştırılabilir?